14 Temmuz 2016 Perşembe

"Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün" adlı kitap üzerine bir yazı

Aydın Taneri’nin Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün adlı eserinin 1981 yılında Töre Devlet Yayınevi tarafından ikinci baskısı gerçekleştirilmiştir. Ankara’da basılan eser, 304 sayfadan oluşmaktadır. 

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki; Taneri, bu eserinde tam anlamıyla bir bütünlük sağlayamamıştır. Anlatmak istediklerini çok iyi araştırmış ve sağlam kaynaklara dayandırmış olmasına rağmen, tam olarak eserin adını ve ana konusunu oluşturan “Türk Devlet Geleneği”ni aktaramamıştır. Elimizdeki kitap bir tür derlemeler basılı eseri niteliğindedir. Taneri, bunu eserin önsözünde “çeşitli gazetelerden ve kitaplardan konu ile ilgili kısımların uzun alıntıları yapılmıştır” şeklinde belirtmişse de, bu alıntıların uzun olması ve yazarın kendi görüşlerinin az olması yazarın objektif bir araştırma yapmaktan uzaklaştırmıştır. Çünkü alıntılar ne kadar çok ise yazarın görüşleri de bu alıntıların doğrultusundadır. Yazar, nedense kendi görüşlerini belirtmeyi pek fazla tercih etmemiştir.

Taneri, eserinde genel olarak tarihimizin ilk çağlarından 1981’e kadar devlet kavramını incelemiştir. Devlet adamlarının kişiliklerini ve devlet yönetimindeki ilkeleri ele almıştır. Olaylara dayanarak Göktürk, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devirleri arasında paralellik kurmuştur.

Birinci bölümde önce devletin tanımı, devleti oluşturan ögelerin tanımı yapılmıştır. Millet kavramına Türklerin bakışı incelenmiştir. Milliyetçilik ilkesi üzerinde yoğunlaşılmıştır ve eski Türklerden itibaren Milliyetçilik anlayışı ele alınmıştır. Bu kısımda özellikle eski Türklerde millet anlayışını karşılayan deyimler de verilerek konu detaylı incelenmiştir. Milli şuurun, millet olmak üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Millet olma bilincinin geçirdiği evreleri, zaman zaman zayıflama yaşadığını belirterek bugünlere nasıl gelindiği aktarılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslüman halk için Millet olma bilincinin daha hızlı bir süreç olduğu belirtilmiştir. Kamuoyunun oluşumunda ve millet olma bilincinin yayılmasında Genç Osmanlı’ların büyük rolü olduğu ifade edilmiştir. Türkçülük çalışmalarının başlaması ve önemi üzerinde durulmuştur. Türklerde ülke kavramı açıklanmıştır. Eski Türklerde, Büyük Hun İmparatorluğunda toprak ve vatana bağlılık ele alınmıştır. Toprağa ve devlete olan sadakat aktarılmıştır. Yer ve yurd tutmak bilincinin önemine değinilmiştir. Mülk’ün asla bir ticari eşya olmadığı dönemlerden bahsedilmiştir. Mülkü tahrip edenlere karşı uygulanan müeyyidelerden bahsedilmiştir. Türklerde egemenlik anlayışı anlatılmıştır. Eski Türklerde egemenliğin kudret sahibi kişilerde olduğu belirtilmiştir. Türklerin Gök-Tanrı dininde iken kullandıkları egemenlik anlayışı, İslama geçince de devam etmiştir. Geleneklerde bu şekilde devam etmiştir. Türklerde politik örgütlenme kavramına değinilmiştir. Politik örgütlenmenin düzen ve disiplini sağladığı belirtilerek, Türklerin örgütlenme biçimleri aktarılmıştır. Eski yazıtlardaki öğütlerin devlet yönetme sanatında önemli kaynaklar olduğu belirtilmiştir. Eski Türk devletlerinde geliştirilen örgütlenme bilinçlerinin, daha sonra kurulan Türk devletlerince de devam ettirilerek geliştirildiği aktarılmıştır. Şeriat’ın Osmanlı İmparatorluğunda devletin tek kuvveti olduğu ifade edilmiş ve alıntılarla desteklenmiştir. Daha sonra şeriat kanunundan, demokratik kanunlara gelinen evrede hükümdarların halka karşı tutumları verilmiştir.

İkinci bölümde Türklerde devlet ve hükümet başkanlarının kişilikleri ele alınmıştır. Devlet adamlarında bulunması gereken 4 nitelik sıralanmaktadır. Bunlar kültür, mantık,erdem ve cesarettir.
Kültür ve mantık bakımından Türk devlet adamları başlığında kültürün önemine değinilmiştir. Bilginin yanında kültür sahibi olmanın da gerektiği vurgulanmıştır. Türk devletlerinde bilgi sahibi olan Türk kağanlarının önemine değinilmiştir. Şehzade ve padişahların aldıkları eğitimlere yer verilmiştir. Batı kültürünü anlamaya çalışan hükümdarlarımızdan örnekler verilmiştir. Bilginlere, şairlere, musikişinaslara verilen değer aktarılmıştır. Sanata verilen değer anlatılmıştır. Devşirme kavramına değinilerek kültür yayma biçimleri verilir. Enderunda yetişen devşirme başbakanlardan bahsedilir. Erdem bakımından Türk devlet adamında, yüksek ahlak olması gerektiği belirtilir. Selçukludan itibaren hükümdarların yüksek ahlaklı ve hoşgörülü oldukları ifade edilmiştir. Devlet Baba ifadesinin (günümüzdeki) kökeni açıklanmıştır. Devlet başkanı ile yurttaşlar arasındaki bağ aktarılmıştır. Cesaret bakımından Türk devlet adamında, ordunun başında bulunması gerektiğinden, kılıç salam geleneğinin olması gerektiği belirtilir. Savaşçı niteliğinin kaybedilmemesi Türk devlet adamının özelliğidir.

Üçüncü bölümde Türk Devlet yönetiminde ilkeler ele alınmıştır. Bu kısımda Türklerin daha evvel kurmuş oldukları devletlere değinilmiştir. Ve bu devletlerde benimsenen yönetim ilkeleri sıralanmıştır. Bu ilkeler, Devlet hayatında geleneklere bağlılık, Gelenekçilik ile ilericiliğin birleşmesi olan hamlecilik, Devlet kadrolarının uzmanlardan oluşması ve halka açık olması, Yönetimde kararlılık ve memuriyetlerde uzun süre bırakılmak, Danışma kurumu-bilime bilim adamına saygı siyasetname türünden eserlere istinaden devlet hayatında fikriyata önem, Disiplin-protokol ve denetim ilkelerinde titizlik başlıkları altında ele alınmış ve açıklanmıştır.

Dördüncü bölümde, Devletin halkına dönük politikası incelenmiştir. Adalet ilkelerine uyma bu politikaların ilkidir. Türklerin devlet yönetiminin birinci şartının adalete uyma olduğu belirtilmektedir. Çeşitli tedbirler alınarak yurttaşlar arasında adaletin nasıl sağlandığı açıklanmıştır. Kurulan Divan benzeri kurullar bu görevi nasıl üstlenmektedir. Bu ele alınmaktadır. Adaletin tanrının bir emri olduğu anlayışı ile hareket eden Türk hükümdarlarından bahsedilir. Halka inmek, sosyal hizmetler, refah, şevkat ve tolerans kavramları açıklanmıştır. Halka inmenin bir devlet adamı için ne derece önemli olduğu belirtilmiştir. Halkı sevmek, sosyal hizmetlerde bulunmak, onları refah içinde yaşatmak yeri geldiğinde şevkat ve tolerans göstermek üzerine açıklamalar yapılmıştır. Yurttaşlara güven vermek ve meselelere pratik çözüm yolu bulmak kısmında, yönetenler ile yönetilenlerin birbirine güven vermesinin önemine değinilmiştir. Selçuklu Sultanlarının uyguladığı politikalarla güveni günümüze taşıdığı söylenmektedir.

Sonuç kısmında verilen bütün bilgiler ışığında, Türklerin kendine özgü bir devlet anlayışları olduğu belirtilir. Devlet ve hükümet başkanlıklarının görüş açısından devlet kurumlarının genetik incelendiği belirtilir. Türklerin devlet kavramı tarih içerisinde yer yer benzer şekilde anlaşılmıştır. Genel olarak devlet ve başkanı, milletten sorumludur. Halkın hayatını düzenlemekle görevlidirler. Devlet, organize eder, yetki sahibidir. Emredici ve maddi güce sahiptir. Pek çok alanı düzenler.


304 sahifeden ibaret kitabın toplam 150 sayfası gazetelerden aynen alınmış yazıları, yaklaşık 100 sayfası ise başka kitaplardan aynen ya da özetlenerek yapılmış alıntıları kapsamaktadır. Başkalarından aktarılan yazılardaki düşüncelerin doğruluğundan ziyade Taneri’nin araştırmalarının bir sonucu olduğunu ileri sürdüğü kitabında kendi görüşlerinden azımsanmayacak derecede bu başka görüşlerin çok olması sorgulanması gereken bir konudur. Yazara ait düşünceleri oluşturan sayfaların sayısı 50’yi geçmemektedir. Bu kitap, yazarın belirttiği gibi, bir araştırma sonucu değil, sadece gazete ve kitaplardan derlemelerin yapıldığı bir basılı eserdir. 

Verilen alıntılar 1974 yılında gazetelerde yayımlanan ve gerek döneme gerekse eski gündeme ışık tutan alıntılar olduğundan, eserin okunması gerektiği kanaatindeyim. Özellikle gazetelerden içerik veya söylem analizi yapma konusunda akademik çalışmalara kaynak olabilecektir. 

Betül SAÇAL-2016

Engelleri kaldıran 'Engelsiz Kafeterya'

Manisa'nın Gördes ilçesinde bulunan Engelsiz Kafeterya, ilçede yaşayan her vatandaşa hizmet veriyor. Şehrin merkezinde bulunan Engelsiz Kafeterya, engelli engelsiz herkesin kaynaşması, sosyalleşmesini amaçlayarak kurulmuş sıcak bir ortam.
Engelsiz Kafeterya tamamı engelliler tarafından işletilen bir yer ve engelli engelsiz herkese hizmet veriyor. Engelsiz Engelliler Derneği başkanı Ali Demir, Engelsiz Kafeterya’nın Gördes'te yaşayan insanlar arasındaki engellerin kaldırılması ve farkındalık oluşturulması amacıyla açıldığını belirtti.
Engelsiz Engelliler Derneği, 2012 yılının Haziran ayında Gördes’te kuruldu. Derneğin ilk projesi Engelsiz Kafeterya projesiydi. Engelsiz Kafeterya ise 2014 yılında kuruldu. Belediye başkanı ve Kaymakamın da desteğiyle kurulan Engelsiz Kafeterya ile vatandaşların bir arada olması ve aradaki engellerin kalkması amaçlandı. Engelsiz Engelliler Derneği başkanı Ali Demir, Engelsiz Kafeterya'nın tamamının engelliler tarafından işletilen bir yer olduğunu ve engelli engelsiz herkese hizmet verdiğini, ancak zamanla işletme şeklinin değiştiğini belirtti. Kafeterya binasının artık hem kafeterya hem de derneğin ofisi olarak kullanıldığını dile getiren Demir, engelli vatandaşların sosyalleşmeleri ve sorunlarını bildirmeleri için ara ara kafeteryada toplantılar yaptıklarını ve engelli vatandaşların sorunlarını dinleyerek hayata daha fazla katılmalarını sağlamaya çalıştıklarını ifade etti. Ali Demir, Engelsiz Engelliler Derneği’nin engellilerin dayanışması ve yardımlaşması için onlara pek çok gezi düzenlediğini engelli arabası tedarik ettiğini ve istihdam sağladığını söyledi. Engelsiz Kafeterya sayesinde de elde edilen gelirin yeniden engelliler için kullanıldığını belirten dernek başkanı Ali Demir, Engelsiz Kafeterya'nın engelli ve engelsiz vatandaşlar arasındaki bağlantıyı sağlayan bir rolü olduğunu belirterek, aradaki engellerin kaldırılması için herkesi Engelsiz Kafeterya'ya beklediklerini ifade etti.

Betül SAÇAL

  • DSCF1776.jpg
  • DSCF1771.jpg

“Çaydanlık tamiri bir sanattır”

Çaydanlık tamircisi Süleyman Ok, mesleğinin bir zamanların en büyük sanatçılığı sayıldığını söyledi. Günümüzde bu işi yapan zanaatkârların ve sanatçıların sayısının pek fazla olmadığını belirten Ok, çaydanlık tamirinin temelinin Ahilik olduğunu belirtti.
Çaydanlığın binlerce yıllık bir kültüre sahip olduğu, Çin'den Anadolu’ya gelerek zamanla bugünkü halini aldığı kaynaklarda yer alıyor. Çaydanlığın Türk toplumunda önemli bir yeri olduğu biliniyor. Çaydanlık kadar onun tamiri de önemli bir yere sahip. Bu işi bir sanat haline getirenler de var. Süleyman Ok çaydanlık tamirciliğini bir sanat olarak gördüğünü belirtiyor.
Kırıkkale’de varlığını koruyan son çaydanlık tamircisi Süleyman Ok, şehrin tüm çaydanlık tamir işlerini gerçekleştirdiğini belirtiyor. Ok, kendisine şehir dışından da çaydanlık tamir işleri geldiğini söylüyor. Bunun sebebini çaydanlık tamirciliğinin artık büyük şehirlerde icra edilmiyor olmasına bağlayan Süleyman Ok, her ne kadar “Ben artık emekli oldum, oğlum devam ettiriyor bu işi” dese de bir an olsun ayrılmıyor ekmek teknesinden. 11 kardeşin en büyüğü olan Süleyman Ok, bu mesleği bakır ustası olan babasından öğrendiğini belirtiyor. Askerliğini yaptıktan sonra uzun yıllar Almanya’da kaynakçılık ile uğraşan ve daha sonra memleketine geri dönen Süleyman Ok, evde kulpu kırılmış çaydanlıkların içine çiçek dikildiğini görünce çaydanlıkların ziyan olmaması gerektiğini düşünerek çaydanlık tamirine başladığını anlatıyor. 1987 yılında açtığı tamirhanesinde ilk başlarda alüminyum çaydanlık kulpu tamir eden Ok, bu tamir serüvenine gelen talep doğrultusunda daha sonra tencere ve musluk tamiri de eklediğini söyledi. Ok, kendilerine eski olarak getirilen çaydanlıkların, orijinal halinden daha yeni olarak geri verildiğini belirtti. Müşteri memnuniyetinin kendileri için çok önemli olduğunu bu yüzden de işlerini en iyi şekilde yapmaya gayret ettiklerini ifade eden Ok, “Sanatına kendini verirsen, müşteri memnun kalır” anlayışıyla hizmet ettiklerini söylüyor. Ok, çaydanlık tamirciliğinin tüm güzelliklerine rağmen nesli tükenmekte olan bir meslek olduğunu belirterek, bunun sebebi olarak mesleği öğretecek kimsenin olmayışını ifade etti. Süleyman Ok, “İnsanlar ne meslek yaparlarsa yapsınlar bir sanatları olmalı. Eskiden insanlar mesleği öğrensin, bir sanatı olsun diye oğullarını bize emanet ederlerdi. Biz de çırak olarak geliştirirdik onları, bir sanat öğretirdik. Şimdi ne kadar para vereceksin diye soruyorlar. Sanatkâr yoksa o toplumda bir şeyler eksiktir. Bir zamanlar kaymakam da olsa bir sanatı olmayan kişiye kız verilmezdi” diye konuştu. Çaydanlık tamirciliği mesleğinin karşısında bir de seri üretim yapan firmaların olduğunu söyleyen Ok, “Biz el emeği göz nuru yapıyoruz bu işi ancak yeni firmalar imal ettikleri ürünlerde bizim kullandığımız malzemelerden farklı ve zor tamir edilecek türden malzemeler kullanıyorlar. Amaçları tüketiciye daha çok tükettirmek” dedi. 

Betül SAÇAL

  • DSCF2052.jpg
  • DSCF2034.jpg
  • DSCF2038.jpg
  • DSCF2047.jpg