14 Mayıs 2015 Perşembe

Müzisyen Allen Hulsey ile röportaj

Hulsey: “Müzik tüm sorunların gıdasıdır”
Amerikalı müzisyen Allen Hulsey son zamanlarda televizyon ekranlarında karşımıza çıkıyor. Hulsey, ‘Elin Oğlu’ isimli programda ve çeşitli reklamlarda müzisyen kimliğiyle sergilediği performans ile adını duyurdu. 7 yaşındayken piyano ve viyolonsele başlayan ve 13 yaşından sonra elinden gitarı bırakmadığını belirten Hulsey, “Müzik ruhsal ve maddesel olan tüm sorunların gıdasıdır” diyor.
Babasının görevi yüzünden çocukluğunun bir kısmını Ankara ve Konya'da geçiren Hulsey, bir süredir İstanbul'da yaşıyor. Türkiye'de doğan Hulsey, Almanya'ya taşındıktan sonra oradaki yatılı okul günlerinde gitara ve müziğe başlamış, 2012 yılına kadar Türkiye dışında çeşitli gruplarla çalmış, kendi grubuyla şarkılarını söylemiş. New York'un önemli etkinlik alanlarında konserler vermiş. Tatil için İstanbul’a geldiğinde Türkiye macerası yeniden başlamış. "Türkiye’ye taşınmayı planlamıyordum ama kalmamın sebebi burada tanıştığım güzel Türk insanları" diyen Allen Hulsey, Türkçe şarkılar da yazmaya, söylemeye başlayınca İstanbul'da pek çok sahnede yer almış.
Allen Hulsey, çocuk pedagojisi ile ilgili eğitimler almış ve çocuklara müzik eğitimi veren çeşitli çalışmaları var. Hulsey “Gurme Gitar” konseptini hayata geçirmiş. Yemek ve müzik kültürünü bir arada harmanlayarak keyifli ve özgün etkinlikler yapıyor. Müzik ziyafeti ile damak zevkini birleştiren “Gurme Gitar” etkinlikleri, New York'ta başlamış ve Amerikan futbolcularından, hokey oyuncularına, tasarımcılardan film prodüktörlerine, sanatçılardan belgeselcilere, borsacılardan müzisyenlere, avukatlardan çocuk eğitim kurumlarına gitmiş. Allen, her organizasyona özel olarak hazırladığı gurme menülerin ardından tatlıyla birlikte akustik gitar performansını servis ediyor ve gelenlere özel bir konser ziyafeti çekiyor. Ankara, İstanbul, Konya, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Trabzon, Samsun, Sivas, Kahramanmaraş, Ermenek, Tavşançalı, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Cihanbeyli, Afyon, Kütahya, Aydın, Çorum, Aksaray, Bodrum, Giresun, Rize, Karaman, Isparta ve Uşakta unutamadığı anıları olduğunu söyleyen Hulsey, “Bir dönemim Ankara’da geçti. Ankara çok güzel bir şehir, yemekleri de güzel ve tabii misket havası” dedi. Türk müzikleri hakkında ise şunları söyledi Hulsey:
“Türk Musikisini dinlemeyi çok severim, bende hem kanun var hem perdesiz gitar hem de uzun sap bağlama var. Asıl olarak İlahiler ve ruhsal müzikleri severim ama müziğin her türü berekettir. Ne müzik tarzları ne de insanları ayırmayı severim her tarzdan ilham alırım. Bence bütün insanlar müzisyen ama henüz farkında değiller tıpkı kuşlar gibi.”
 Özellikle sevdiği müzik türünün blues olduğunu belirten Hulsey, müziğin aşırı maddi bir karşılık görmesinin müziğin ruhunu öldürebileceğini ifade etti. Hulsey, “Para ancak ortadaki değerleri artırır. Parayı bulup da ego yapan özgüvensiz insanlar çok olduğu için sonradan görüp kendini bir şey sanıyorlar. Sanat ruhtan para ticaretten ayrılamaz unsurlar, ikisi ayrı şeyler ama bazen aynı yolda yürüyorlar. Son dönemlerde bazı televizyon programlarında ve reklamlarda karşımıza çıkan Allen Hulsey, insanların kendisini sevdiğini belirtti. Sokakta Hulsey’i görenlerin kendisine samimi yaklaştığını belirtti. İleride yapacağı çalışmalar ve projeler hakkında Hulsey, “Kanserli çocuklarla olan proje gelişiyor ve şuan ÇOKSEV Derneğiyle çalışmalar yapıyorum. Onun dışında benim Gurme Gitar adlı kendi televizyon programı tasarımım var belki onu gerçekleştirebilirim ileride. Ve elimde 5 tane Türkçe bestenin kaydı hazır bekliyor yakında bu bestelerle ilgili çalışmalara başlayacağım” şeklinde konuştu.
ANKARA (Gazete Gazi) - 20.04.2015 - Betül SAÇAL

  • allen.jpg
  • elin-oglu-allen-hulsey-300x263.jpg

Tıp eğitimi ile TUS arasında kalan öğrenciler

Tıp eğitimi ile TUS arasında kalan öğrenciler
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi ve Türk Tıp Öğrencileri Birliği'nde Tıp Eğitimi Ulusal Direktörü olan Enes Akdan, Tıpta Uzmanlık Sınavı'nda meydana gelen değişiklik hakkında bilgi verdi. Bu değişikliğin deneme amaçlı olduğunu ve ilerleyen zamanlarda sistemin başarılı olması halinde tamamen açık uçlu sınav sistemine geçilebileceğini belirtti. Açık uçlu soru sistemi Nisan 2015’te gerçekleşecek olan TUS’da 20 sorunun klasik sorulmasıyla uygulanacak.
Tıpta uzmanlık sınavında (TUS) meydana gelen değişiklik sonucu bir tıp öğrencisi olarak görüşlerini dile getiren Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi ve Türk Tıp Öğrencileri Birliği'nde Tıp Eğitimi Ulusal Direktörü olan Enes Akdan, genel olarak tıp fakültesi öğrencilerinin sınav sistemindeki değişikliğe karşı ilk tepkilerinin objektif olarak değerlendirilmeme korkusu olduğunu söyledi. Akdan, “Tıp öğrencileri genel olarak yazılarının sınavları değerlendiren kişiler tarafından nasıl okunacağı kuşkusu içerisindeler. Objektif olarak ölçülmeyeceklerini düşünüyorlar” dedi.
Tıp fakültesi mezunlarının uzmanlık eğitimi için gereken branş seçme sınavı olan Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı ya da Tıpta Uzmanlık Sınavı, her yıl Eylül ve Nisan aylarında olmak üzere iki kez yapılıyor. 2013 sonbahar TUS'unda 6 soruya yönelik şikâyet ve bu şikâyetlerin kabul edilmesi üzerine yazılı sınav sistemine geçme durumu gündeme geldi ve 2015 Nisan sınavından itibaren yazılı yani açık uçlu soruların olduğu bir sınav sistemine geçildi. Akdan, bu sistemin artıları olduğu kadar eksileri de olduğunu söyledi. Akdan, “Sistem bilgi ölçen bir sistem olacak ve sadece bilen kişiler sınavda daha başarılı olacak. Objektif değerlendirilmeme ve sınav kurulunun ölçme kriterlerinin zorluğu öğrencileri tedirgin etti. Açık uçlu sorular pratik bilgi ölçer bana göre daha avantajlı. Test tekniğinde bilmeyenlerin atıp doğru yanıtı bulma gibi bir durumları var. Ama açık uçlu soru direkt olarak bilgi ölçüyor” dedi. Sistemde gerçekleşen değişiklik ilk açıklandıktan sonra tıp öğrencilerinin duruma tepki gösterdiklerini söyleyen Akdan, “Tıp öğrencileri direkt olarak olaya olumsuz yaklaştılar. Türk Tabipler Birliği’nin bu konuda daha fazla aktif olması gerekirdi. 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği bu süreçte kampanyalar başlattı, bildiriler yayınladı, ÖSYM'den randevu istediler. Türk Tabipler Birliği’nin yapması gereken çoğu girişimi 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği üstlendi. ÖSYM’nin TÜBİTAK’ın konu hakkında daha aydınlatıcı bilgi vermesi gerekiyor. Tüm süreç boyunca, öğrencilerin de görüşlerinin alınması gerekir” diye konuştu. Türkiye’de tıp eğitimi ile TUS arasında bir kopukluk olduğunu savunan Akdan, şöyle konuştu:
 “Türkiye’de verilen tıp eğitiminin amacı pratisyen hekim yetiştirmek, TUS’a hazırlamak değil. Genelde üniversiteler kendi başarılarını TUS kazandırma oranıyla ölçüyorlar. Bundan dolayı verilen tıp eğitimi daha ayrıntılı oluyor. Örneğin şu anda biz her üç kişiden birinde görülen bir hastalığı öğrenmemiz gerekirken, milyonda bir görülen hastalıkları öğreniyoruz. Bu bizim pratikte işimize yaramayacak. Bunun amacı bizi TUS’a hazırlamak. Verilen tıp eğitimi ağır ve TUS’a yönelik. 4-5-6. sınıflarda sözlü sınavlarımız var. Teori pratik ve sözlü Ve bu sınavlarda hocaların kriterleri çok farklı. Sözlü sınavlarda küçük bir hatamızda hocalar o dersten bırakabiliyorken bazı hocalarda birçok yanlışa rağmen yüksek not verebiliyor.” 
Tıp Eğitimi Ulusal Çalışma Kolu
Türk Tıp Öğrencileri Birliği Tıp Eğitimi Ulusal Çalışma Kolu'nun yaptığı çalışmalardan da bahseden Enes Akdan, şunları söyledi:


“Türkiye’deki en büyük tıp öğrenci kulübü aynı zamanda uluslar arası bir yere sahip. Genel olarak tıp öğrencilerinin tıp eğitimi konusunda, kendi eğitimlerini kendileri inşa etmeleri konusunda neler yapılabileceğini konuştuğumuz, fikir alışverişinde bulunduğumuz bir topluluk. Tıp öğrencilerinin fikri ve görüşü alınmadan bir sistem getirilmesi tıp eğitim sistemini baştan çökertir. Ve sonuçta bu eğitim alan kişiler bizleriz ve tıp alanında geleceğin parlak olması için bizim de fikirlerimizin alınması gerekiyor. Bu amaçla kurulmuş bir topluluk. Tıp öğrencilerinin görüşlerini, fikirlerini bildirilerle yayınlıyoruz. Amaç sağlıklı bir tıp eğitimi ve tıp iletişimi sağlamak. Karşılaşılan sorunları en kısa sürede çözmek.” 
ANKARA (GAZETE GAZİ) - 25.03.2015 - Betül SAÇAL
Rock müziğe Sırmalı yorumu
Gitarist Deniz Sayman’ın Oğuz Sırmalı’dan şan dersleri almaya başlaması ile başladı Sırmalı’nın hikâyesi ve 2011 yılının Haziran ayında grubun temelleri atıldı. “Gençlik Rüyası” adlı ilk albümleri 2013 yılının Mayıs ayında piyasa sürüldü. Sırmalı, 2015 yılı ortalarında yayınlamak üzere bir single hazırlıyor.
Sırmalı grubu dört kişiden oluşuyor. Solist Oğuz Sırmalı ve gitarist Deniz Sayman grubun kurucu isimleri. Grup üyeleri başka alanlarda çalışan insanlar. Grubun solisti Oğuz Sırmalı, aynı zamanda Ankara Devlet ve Operası kadrolu sanatçısı. İki farklı alanda çalışmanın kendilerini motive ve mutlu ettiğini belirten Sırmalı, önceliklerinin grup olduğunu söyledi. 2012 yılından beri grup üyesi olan Erman(bas) ve Serkan’ın (davul) 2015 yılının ilk haftası gruptan ayrılması üzerine grup, yoluna yakın dostları Ozan Kandilci (Bas) ve Faruk Şenel (Davul) ile devam etmeye başladı.
Sırmalı grubunun “Gençlik Rüyası” adlı ilk albümleri 2013 yılının Mayıs ayında piyasa sürüldü. Albümden yayınlanan ilk video klip “Ah Bir Ataş Ver”’in çekimleri Türkiye’de ilk defa Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan alınan özel izin ile Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki TCG Gür Denizaltısı, TCG Salihreis Firkateyni ve Cerbe Denizaltı anıtında yapıldı. Klip Dumlupınar Denizaltısı şehitlerine ithaf edildi. Grubun solisti Oğuz Sırmalı, Türkiye'de Rock müzik ve Sırmalı'nın yeri hakkında şunları söyledi:
"Ülkemizde bizim tarzımızda müzik yapan neredeyse hiç grup yok. Türkiye’de şöyle bir açık var; rock yapan grupların çoğu ya pop rock yapıyor ya da heavy metal yapıyor. Bizim müziğimiz bu ikisinin arası olduğu için tekiz. Müzik sektöründe çok ciddi bir yerimiz yok açıkçası. Zaten Rock müziğin ülkemizdeki müzik sektöründe kapladığı oran belli bir oranda pek fazla değil. Ama ilk klibimizle ve ikinci klibimizle bir şekilde basında yer aldık. Özellikle ilk klibimiz çok ses getirdi. Ah Bir Ateş Ver şarkısına çektiğimiz klip Dumlupınar şehitleri anısına ithaf edilen bir çalışma oldu. Ve çok ses getirdi bir anda. Bir nevi gerilla taktiği uyguladık. Sektör bizi içine almadı. Biz sektörün içine girebilmek için elimizden geleni yaptık."
2013 yılının Mayıs ayında piyasaya sürülen ilk albümleri Gençlik Rüyası hakkında konuşan Oğuz Sırmalı, albümün ortaya çıkış aşaması ile ilgili "Albümde yer alan coverlar opera camiası için değil ama rock camiası için iddialı çünkü bu coverları opera temsillerinde bizim albümde yer alan ‘Yalgızam’ ‘O Sole Mio’ gibi şarkıları birçok opera sanatçısı çok kez seslendirmiştir. Rock müzikle opera tarzını bütünleştirenlerin sayısı fazla değil” dedi. Müzik hayatları boyunca sürekli eleştirilerle karşılaştıklarını belirten Sırmalı, “Devamlı bir eleştiriye maruz kalınıyor bu anlamda, iyi niyetle veya kötü niyetle. Bu süre zarfında eleştiriye karşı etkisiz kalınıyor bir süre sonra. Bir de eleştirinin kimden geldiği çok önemli. Eğer bir oyuncuyu bir seyirci eleştiriyorsa o zaman seyirci gözüyle bakmak lazım duruma. Ama profesyonel bir müzisyenden gelen bir eleştiri daha yaptırımcı bir eleştiri olur bizim için" dedi. Türkiye’de insanlar için müziğin ne ifade ettiği konusunda "İnsanlar farkında değiller ülkemizde her yer her an müzik. Üzüldüğünde bir şarkı dinlersin, hüzünlenirsin. Mutlu olduğunda bir şarkı mırıldanırsın. Müzik her an içimizdedir. Ülkemizdeki müzik kültürünün etkileyiciliğini şöyle bir örnekle anlatmak istiyorum. Bir gün yabancı bir adam Türkiye’ye geliyor. Ezan sesi duyuyor. Ve çok etkileniyor. Çoğumuz tuttuğu takımı değiştiremezken, bir ses ile din değiştirebiliyor kimileri. Bunu da sağlayan müziğin ruh üzerinde bıraktığı etkidir. Müzik hayatın her alanında var sadece biz onu göremiyoruz ve değerini bilemiyoruz" dedi. Ülkemizde toplum olarak müzik alanında özellikle Rock müzik alanında çok şeyden uzak kalındığını belirten Sırmalı, "Türkiye’de ya pop rock ya da ağır metal yapılıyor. Tam olarak rock yapan yok. Gitar soloları geri planda bırakıldı. Bizim tüm şarkılarımızda gitar soloları yer alıyor" diye konuştu. Yaptıkları coverlarla rock müziği başka müzik türler ile harmanlayan grup, bu coverları konserlerinde birçok rock grubunun seslendirdiğini ancak bunu albüme taşıyan tek isimin kendileri olduğunu açıkladı. İlerleyen zamanlarda bir türküyü rock versiyonuna sokup seslendirebileceklerini söyleyen Sırmalı "Amacımız yaptığımız işten mutlu olmak. Biz mutlu olursak yaptığımız işi de insanlara sevdirebiliriz. Ve insanlar bizi severlerse rock müziği de severler" diye konuştu. Ülkemizde özgün ve özgür bir şekilde Rock müziği yaptıklarını düşünen Sırmalı, "İstediğimiz gibi müzik yapabiliyoruz. Slow parçalarda gitar solosu yer alan pek fazla grup yok ülkemizde. Bu açığı kapatmayı amaçlıyoruz. Özgün kendine has anlamına geliyorsa biz özgünüz ve yine ülkemizde özgün müzik yapan grup sayısı çok değil. Biz özgünüz çünkü solisti tenor olan rock grubu pek yok ülkemizde" şeklinde konuştu.
‘Ankara’da müziğe vakit kalıyor’
Ülkemizde her yıl gerçekleşen rock festivalleri, üniversite şenliklerinde sahne aldıklarını ve gençlerle buluştuklarını belirten Sırmalı, "Ankaralı diğer rock grupları ile iletişim halindeyiz. Hemen hepsi arkadaşımız zaten. Beraber vakit geçiriyoruz fakat sahne imkânsızlıkları nedeniyle beraber konser veremiyoruz. Böyle düşüncelerimiz oldu ama tarz farklılıkları yüzünden gerçekleştiremedik. Onların dinleyici kitlesi bizim dinletici kitlemizle çok farklı. İşte rock müzik tek yönlü değil burada bu ortaya çıkıyor. Bizim yaptığımız müzik daha sade, daha temiz. Sert rock ve gürültülü rock’tan farklı. Ankara’da olmak kimi zaman avantaj kimi zaman da dezavantaj oluyor. Piyasadan uzağız, bu işin kalbi İstanbul’da atıyor. Ankara’da olmak şu açıdan avantajlı, müziğe daha fazla vakit kalıyor. Ankara’daki tüm rock dinleyicileri bizi tanıyor ve hepsi ile iletişim halindeyiz. Piyasa için müzik yapmadığımız için daha özverili çalışmalar ortaya çıkıyor. Ankara’da olmak sorunlara kolay çözüm üretmemizi sağlıyor. Daha alçak gönüllü ve özverili çalışıyoruz" dedi. Günümüz rock dünyasının eskiye oranla daha fazla insana hitap ettiğini söyleyen Sırmalı, "Eskiden rockçılara karşı bir önyargı vardı, günümüzde bu önyargı azaldı. Siyah giyinen, deri ceket giyen, dövmeli gençlere olumsuz bakılırdı. Çünkü eskiden rock müzik ülkemizde gerçek anlamda orijinaldi. Şimdi rock müzik biraz çehre değiştirdi, artık daha çok popülariteye hitap ediyor rock müzik. Bugün bizim yaptığımız müzik 15 sene evvel çoğu kişi tarafından yadırganabilirdi. Şimdi herkesin bildiği Metallica’nın klipleri bile kolay kolay yayınlanmazdı eskiden" diye konuştu.
ANKARA (GAZETE GAZİ) - 16.03.2015 - Betül SAÇAL

  • sYrmalY2.jpg
  • sYrmalY.jpg

Freak T-shirt röportajı

Ankaralı gençleri giydiriyorlar
Freak T-shirt 10 yıldır Ankaralı gençlere hizmet veriyor. Freak T-shirt sahibi Mert Mete, başarılarının sırrının müşterilerle kurdukları iyi niyet üzerine dayalı iletişim olduğunu belirtti. Mete, “Freak T-shirt her tarz insana hitap eden bir mağaza ve bu yüzden standardın dışında bir hizmet veriyoruz” dedi.
Ankaralı gençlerin uzlaştıkları ve mutlu alışveriş yaptıkları Freak T-shirt’te, ağırlıklı olarak Rock ve Rap tarzında T-shirtler yer alıyor. Freak T-shirt’ün Kızılay’da bulunan merkez mağazasından başka Mamak Anatolium Avm ve İstanbul yolu üzerindeki Acity Avm’de bayilikleri bulunuyor.
Kızılay Karanfil Sokak Zafir İş Merkezi’nde bulunan Freak T-shirt, 2005 yılında açıldı. Mağaza ilk açıldığı zamanlarda 2 metrekarelik bir alanda hiz

met veriyordu. Zamanla müşterilerin ve çeşitlerin çoğalmasıyla birlikte daha büyük olan Zafir İş Merkezi'nde hizmet vermeye başladılar. Freak T-shirt’te 10-25 yaş arası gençlere hitap eden rock, metal, rap müzik tarzlarıyla ilgili, yabancı dizilerin, spor takımlarının logolarının bulunduğu T-shirt’ler, ayakkabılar ve aksesuarlar yer alıyor.  Freak T-shirt sahibi Mert Mete, bu mağazayı açma sebebinin o yıllarda Ankara’da bu tarz bir mağazanın olmaması ve bu eksikliği gidermek olduğunu söyledi. Ankara’da Freak T-shirt’e yakın tarzda hizmet veren bir mağaza olmadığını belirten Mete, “Freak T-shirt her tarzdan T-shirt, aksesuar v.b. ürünü barındırdığı için çok çeşitli bir müşterisi var. Örneğin, genelde Rock’çılar ile Rap’çiler iyi anlaşamazlar fakat burası onların uzlaşabildiği bir yer. Alternatifin, çeşidin çok olması ve her kesime hitap ediyor olması müşterilerin kaçınılmaz samimiyetle tercihine sebep oluyor” dedi. Ankaralı gençlerin dışında Türkiye’nin başka illerinden gelen müşterilerinin de ağırlıkta olduğunu söyleyen Mete, “Kahramanmaraş’tan, Afyon’dan gelip toplu alışveriş yapıp giden müşterilerimiz oluyor. Buna ek olarak Ankara dışında bulunan illerdeki bayiliklerimiz dışında Facebook sayfamızdan yapılan siparişler doğrultusunda evlere servisimizde mevcut. Türkiye’de bu kadar çok çeşidi birleştiren tek mağazadır Freak T-shirt” şeklinde konuştu. Ürünlerinin yüzde 30’u kendi imalatları, diğer ürünler ise yurtiçi ve yurtdışında üretilen orijinal, sağlıklı, kaliteli ve garantili markalardan temin edilen ürünler. Freak’te en düşük fiyatlı ürünler bile ömür boyu garantili.
"Garantimiz iyi niyetimiz"


10 yıllık bir hizmet geçmişine sahip olan Freak, hemen her gün, ağırlıklı olarak hafta sonları gençlerle bir araya geliyor. Ankara’da yer alan çeşitli konserlerde sponsorluk da yapan Freak’in tüm şubelerinde yaklaşık 20 kişi çalışıyor. Çalışan-patron iletişimi dışında daha çok arkadaş gibi olduklarını söyleyen işletmeci Mert Mete, “Bizim buradaki çalışma sistemimiz iyi niyet ve güven üzerine dayalı. Biz kurumsallığı koruyup amatör ruhla çalışanlarız, sonuçta gençlerin hevesinin kırılmaması bizim için önemli. Bizim müşterilerimiz alış-veriş yapmasa bile buradan mutlu ayrılıyor. Çünkü Freak T-shirt olarak müşteriyle iletişim açısından standartların ve piyasa şartlarının dışında hizmet veriyoruz” dedi. 
ANKARA (GAZETE GAZİ) - 03.03.2015 - Betül SAÇAL