Bir çevirmenin kültürler arası yolculuğu
Uğraşına tam
anlamıyla gönül vermiş çevirmen, yabancı dilde okuduğu bir yazara ve yaratısına
bir kez vurulmaya görsün, ondan sonra o yazarı daha önce başkaları tarafından
kaç kez çevrilmiş olursa olsun bir de kendi anlatmak, o çevirmen için tam bir
tutkuya dönüşür.
Banu
Olcay Pinter 13 yıl süren reklamcılık serüveninden sonra İtalya’ya taşınmasıyla
çevirmenliğe başladı. Daha sonra hayatı sürekli seyahat ederek yeni yerler
görerek devam etti. Bu zaman zarfında da daha önce de yapmış olduğu çeviri
çalışmalarına yenilerini ekledi. En
çok tarihi eserleri çevirmeyi sevdiğini belirten Pinter çevirdiği diğer türde
eserlerde özellikle İtalyan yazarların karmaşık bir ifade şekli tercih ettiklerini
gözlemlediğini belirtti.
Öncelikle kendinizi biraz tanıtabilir
misiniz?
43 yaşındayım. İstanbul'da
doğdum ve 38 yaşına kadar orada yaşadım. Daha sonra eşimin işi için İtalya'ya
taşındım. Dört yıl orada kaldıktan sonra Shanghai'a geldim. Bir yıldır
Çin Halk Cumhuriyeti'nin en kalabalık ve büyük şehirlerinden Shanghai'da
yaşıyorum. Türkiye'de bulunduğum zaman zarfında üniversiteden mezun olduktan
sonra Reklamcılık yapmaya başladım ve 13 yıl sektörde kalarak çok uluslu
dev firmalarla çalıştım. Başka ülkeye taşınma kararıyla birlikte çevirmenliğe
başladım. Daha önce de çevirmenlik çalışmalarım olmuştu. Ancak tam zamanlı
çevirmenliğe başlamam Türkiye'den ayrılışımla birlikte gerçekleşti.
Çevirmenliğe nasıl ve neden başladınız?
Üniversitede önce Amerikan
Dili ve Edebiyatı daha sonra ise İngiliz Dili ve Edebiyatı okuduğum için
lisanla ilgili olabilecek her şeye kendimi daima yakın hissettim. Ancak yoğun
reklamcılık döneminde yabancı lisanımı geliştirmek veya yabancı lisanlarla
ilgili çeviri türü çalışmalar yapmak pek mümkün olmasa da 3 yıl kadar hafta
sonları olmak üzere özel bir İngilizce kursunda öğretmenlik yaptım. Daha sonra
İtalya'ya taşındığımda reklamcılığa veda ederek, önceleri hobi amaçlı internet
sitelerinde ve dergilerde çevirmenlik yaptım. Daha sonra Çev-Bir ekibiyle
tanışmamın ardından kitap çevirmenliğine başladım ve 2 yılı aşkın süredir kitap
çeviriyorum. Bu iki yıl içerisinde İngilizceden Türkçeye ve İtalyancadan Türkçeye
olmak üzere toplam 10 kitap çevirisi yaptım. Nedenine gelince, sanırım nedeni,
yaptığım işe aşık olmam.
Kitap çevirmenliğinin ülkemizdeki durumu
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ne yazık ki ülkemizde,
kitap çevirmenliği de dahil genelde tercümanlık mesleğinin hak ettiği değeri
bulamamış olduğunu düşünüyorum. Edebiyat çevirmenliği başta olmak üzere,
çevirmenlik birikim, emek ve uzun süreler isteyen büyük bir 'kendini adama'
işi. Ve ne yazık ki ne maddi ne de manevi anlamda bu tür bir 'adamışlığın değer
karşılığını almak mümkün olmuyor. Ancak bu meslekle ilgilenen çok değerli kişiler
sayesinde gün geçtikçe de ilerleme kaydediliyor.
ÇEV-BİR'den bahsedelim biraz. Bu kurumun önemini ve
çalışmalarını biliyoruz lakin bir çevirmenin gözünden nasıl?
çalışmalarını biliyoruz lakin bir çevirmenin gözünden nasıl?
Çev-bir bir meslek birliği
olarak bazı noktalarda yetersiz kalabilmekle birlikte, bizler gibi neredeyse
'sahipsiz' diyebileceğimiz bir meslek kolunu seçmiş olanlar için büyük bir
nimet. Ben arkamda onların desteğini hissetmekten, gerektiğinde
başvurabileceğim ya da yardım alabileceğim bir birliğin var olmasından son
derece memnunum. Çalışma şeklinin doğası icabı gerek üyelerin gerekse yönetimin
çabaları ve yardımları azımsanacak gibi değil. Kısaca birçok çevirmen gibi
benim için de Çev-bir'in varlığı çok önemli.
Çevirisini yapmayı sevdiğiniz herhangi bir yazar
var mı?
Ne yazık ki böyle bir
ayırım yapacak düzeye henüz gelmiş değilim. Zaten iş tekliflerinde mümkün
mertebe seçici olmamaya çalışıyorum. Hem tecrübe kazanmam hem de her türlü
alanı değerlendirebilmem için böyle yapmam gerektiğini düşünüyorum. Hedefim bu
meslekte ilerlemek ve Türkçe dilinde sayılı çevirmenlerden biri haline
gelebilmek. Fakat sorunuzun asıl cevabına gelirsek, tercih bana kalsaydı
sanırım en çok tarihi eserleri çevirmek isterdim. İlk kitabım ve üçüncü
çevirdiğim kitap da, ne mutlu ki tarihi, dini ve felsefe içerikli eserlerdi.
Farklı yazarlar arasında çeviri yaparken
benzerlikler gördüğünüz oluyor mu?
Edebi çevirilerde kitabın konusuna bağlı olmakla birlikte, bilhassa romantik tür olarak tanımladığımız bazı türlerde ifade şekilleri arasında benzerlikler çok yaygın. Fakat özellikle de İtalyan yazarların karmaşık bir ifade şekli tercih ettiklerini gözlemledim diyebilirim.
Edebi çevirilerde kitabın konusuna bağlı olmakla birlikte, bilhassa romantik tür olarak tanımladığımız bazı türlerde ifade şekilleri arasında benzerlikler çok yaygın. Fakat özellikle de İtalyan yazarların karmaşık bir ifade şekli tercih ettiklerini gözlemledim diyebilirim.
Bir çeviriyi bitirip yeni bir çeviriye başladığınız
zaman önceki
çevirinin etkisinden kurtulamadığınız oluyor mu?
çevirinin etkisinden kurtulamadığınız oluyor mu?
Kesinlikle oluyor. Hatta
bazen zamanlamalar sebebiyle iki kitabi bir arada çevirmek gerekiyor. Birinden
diğerine geçişlerde diğer eserden etkilendiğimi hissediyorum. Ancak bu, bugüne
dek bana zarardan çok fayda sağlayan bir şey oldu. Birinde anlatılan hikâye ve
anlatım dili diğerine bakışınıza daha geniş bir perspektif getirebiliyor. Bir
de, çeviri yaparken o kadar farklı konularda o kadar çok bilgi ediniyorsunuz
ki, bu birikimler bir diğer esere ya da yeni bir metne mutlaka katkı sağlıyor.
Dil evrensel olsa da kültür kalıplaşmış bir şey
çevirmekte zorlandığınız kalıplaşmış yapılar oldu mu?
Fazlasıyla. Bunun nedeni
dillerin yapısından çok kültürlerin yapısından kaynaklanıyor. Farklı şekillerde
ifade edilen öyle çok deyim ve atasözü çıkıyor ki karşınıza. Üstelik kimi zaman
anlatılmak istenen şeyin diğer dilde bir karşılığı olmadığını görüyorsunuz. Bir
kültürden doğan bir anlatım veya ifade şekli başka bir dilde karşılık
bulmayabiliyor. Mesela ilk aklıma gelen örneği vereyim. Dilimizde 'kurbanlık
koyun' olarak geçen bir ifadenin yabancı dilde karşılığını birebir çevirerek
vermek mümkün değil. Her ne kadar başka kültürlerin tarihinde de 'kurban
edilme' bir bakıma ifade edebiliyor olsa da, doğru mesajı birebir çeviriyle
vermek kimi zaman hatta çoğu zaman imkânsız oluyor. Zaten bence çevirinin en
oyuncaklı, en zorlu, fakat aynı zamanda en zevkli yanı bu oluyor. Bir düşünce,
bir ifade şeklini başka bir dil ve kültüre yansıtabilmek.
En çok hangi çalışmanız değerli sizin için?
Elbette, hepsi. Ben
kişisel olarak sektörsel çevirilerden çok edebiyat çevirilerini daha fazla
seviyorum. Çünkü orada yazım ve ifade yeteneklerinizi daha fazla ortaya
koyabiliyorsunuz. Katkınız belirgin oluyor. Ancak yaptığım işlerin hepsine aynı
değeri vermezsem, bu işi profesyonelce yapamam. Her işte, her meslekte olduğu
gibi.
Haber: Betül SAÇAL