Lecture by Steve Mccury
15.09.2015
Cermodern Sanat Merkezi
Ankara
Güzel bir atmosfer. Beyaz sandalyeler. Sarı sarkıt
aydınlatmalar. Kocaman bir ekran. Ekranın bir yanında üç kişilik oturma
yerleri, diğer yanında o meşhur ‘Afgan Kızı’ portresi. Beyaz sandalyeler aydın
görünümlü karanlık insanlarla dolu. Klasik bir durum, gelen herkes beş kişilik
yer ayırmış. Kalabalık sabırsız. Her neyse Steve Mccury geldi. Geldiği gibi
mobil cihazı ile kalabalığın fotoğrafını çekti.
Söyleşi programında seyircilerden önce belli kalıplaşmış
sorular soruldu. Bu soruları kim hazırladı bilmiyorum ama aşırı klişe sorulardı
bunu belirtmeden edemeyeceğim. Her neyse işte hiçbir mecmuada okuyamayacağınız
Mccury’nin cevapları…
-Profesyonel fotoğrafçılığa nasıl başladınız temalı bir soru
soruluyor ilk olarak
Mccury- “Önceleri filmci olmak istiyordum. Okulda
fotoğrafçılık dersleri aldım. Fotoğraf çekmenin bir şeyler yazmadan çok şey
anlatmakta ve tüm güzellikleri ortaya çıkarmakta önemi olduğunu fark ettim. 19
yaşında Avrupa’da yaşadığım zamanlarda profesyonelliğe adım attım. Fotoğrafçı olmaya karar verdiğim ilk
fotoğrafımı üniversite öğrencisiyken Mexico City’de çekmiştim. Evsiz bir adamı
fotoğrafladığımda gerçekliği yansıtabilmenin önemini anladım. Ve bu beni teşvik
etti. Fotoğrafçılık pratikleştikçe daha iyi hale gelir. Daha fazla deneyim ve
daha çok görmek insanı geliştirir”
-İdol olarak gördüğünüz bir fotoğrafçı var mı?
Mccury- “ Fransız
Matthieu Ricard ve Türk Ara Güler’i ilham verici ve şiirsel anlatıma
sahip buluyorum”
-Fotoğrafladığı yerlerde gerçekleşen olaylara ve
karşılaştığı insanlara karşı tutumu soruluyor
Mccury- “Olaylardan etkileniyorum. Pakistan, Irak ve İran’da
olanlar sıra dışı şeyler ve bunlara şahit olmak çok kötü aslında. Eğer bir
insanın hayatı kurtarılacaksa onu fotoğraflamak yerine hayatını kurtarmayı
tercih ederim. Ama genellikle izlemektense çekerim. Tanıştığınızda sizi
etkileyen bir olay var, bu bir kimya, bir birliktelik, insanlarla tanıştığım ve
onların fotoğraflarını çektiğim zaman onları anlayabiliyorum. Onlara dokunmak onları anlamamı sağlıyor.
-Meşhur ‘Afgan Kızı’ portresine geliyor konu
Mccury- “Yüzündeki acıyı anlatan bir kir vardı, geleceğe
dair bir karamsarlık ifadesine sahipti. Yüzü güzel ve çarpıcı olsa dahi,
hikayesini merak ettiriyordu. Afgan kızını 7 yıl sonra ikinci kez görmeye
gittiğimde onun yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordum. O ölmüş olabilirdi.
Üstelik nerede yaşadığını bilmiyordum. Ama sonuçta onu buldum”
-İşinin sırrını anlatması ve etkilendiği unsurlara
değiniliyor
Mccury- “Sanırım benim işimin sırrı, bu muhteşem dünyada
kameramla birlikte keşfe çıkmak, keşfetmeyi sevmek. Gittiğim yerleri genellikle
filmler ve kitaplardan öğreniyorum. Mekanları hayal edip öyle gidiyorum. Bizzat
görüp tanıyıp keşfediyorum. Bir yerde ne kadar kalırsan o kadar tanırsın orayı.
Ben genellikle minimum 1 hafta kalıyorum. Bir kültürü anlamaya yardımcı
etmenleri keşfetmeye yeter. Eğer kültürü ve değerleri anlamak, özümsemek
istiyorsak zaman konusunda bir sınırlama koymamalı ve adapte olmaya
çalışmalıyız”
-Çerçeveyi planlarken mi yoksa yanıtlarken mi buluyorsun
Steve?
Mccury- “ Spontan gelişiyor, nüme ne gelirse manipüle
etmeden fotoğraflarım, planalamam hiç. Çünkü insanı en doğal biçimiyle
yansıtmam gerekiyor. Bir çok fotoğraf çekince, unutamayacağınız fotoğraflar
olduğunu fark edersiniz. En çok empati duyduğunuz fotoğraf sizin için anlamlı
kalır. Bazı yerlerde göremediğiniz kareler olabiliyor. Görmek için kendinizi
zorlamanın gerekebilir. Yeni şeyler görebilmek için bazen bir yere yeniden
gitmeniz bile gerekebilir. Ama esas olan konsantre olmaktır. Fotoğrafa
odaklanınca daha iyi görebilirsiniz. Etrafı izlemektense. Bir sokakta
birilerini görünce onları fotoğraflamak için ikna etmem gerekiyor. Öncelikle
onlara saygıyla yaklaşıyorum. Fotoğrafta olmak istemeyenler oluyor onları
zorlamıyorum. Çünkü bu doğallığı bozar. Fotoğrafçılık sabır gerektirir. Riski
sevmek lazım”
-Analog'dan dijitale geçiş ve teknik bazı konular açılıyor
Mccury- “Dijitale geçiş zor değildi benim için. Hatta
çektiğimiz fotoğrafları hemen görebilmek bir devrimdi. Şu sıralar telefonla
çekim yapmayı yeğliyorum. Fotoğraf makinaları günümüzde pek değişiklik
yapmıyor, çektiğiniz fotoğrafın göze hitap etmesini istemez misiniz? Telefon bu
imkana sahip. Ayrıca kullanımı, taşıması kolay. Gözlem yapmaya imkan veriyor.
İnternette bulunan fotoğraf sitelerini bir fotoğraflı mesajlaşma çabası olarak
görüyorum. Gerçi milyarlarca fotoğraf görmek beni mutlu ediyor. Renkleri
kullanmayı çok seviyorum çünkü dünya renkli. Renk varken onu vurgulamak gerek.
Vurgulamam gereken oradaki doğallık. Ben mümkün olduğunca oaradaki olayı en
doğal haliyle aktarmalıyım. Bu yüzden elimdeki makinenin teknolojisi de çok
önemli değil bazen. Hikayeyi anlatmak önemli”
-Türkiye’ye dair
Mccury- “Türkiye coğrafi ve kültürel olarak fotoğraflanmak
için çok zengin, keşfedilecek şeyler fazla. Pek çok etnik gruba sahip ve önemli
tarihi bir yapısı mevcut. Türkiye’de bulunan fotoğrafçıların fotoğraflaması
gereken çok şey var”
Çevirmenlerin aktardığı ve benim çevirebildiğim kadarıyla
Steve Mccury söyleşisinden aldığım notlar bu kadardı.
Okuduğunuz için teşekkürler.